Reading Time: < 1 minute

Yandım. 

Ateşin narına… 

Dağın karına…

Karın beyazına…

Gülün goncasına… 

Yandım …

Bahar dallarına…

Kıyıları döven sert dalgalara…

Donduran ayaza…

Tohuma duran ağaca, ağacın dalındaki yaprağa… 

Rüzgâra yandım ben, yüzümü her okşamasında… 

Yandım yağmura saçlarıma her dokunuşunda… coştum sularıyla kalbimi durulayışında

Yandım ben yaşama… 

Sevmeyi sevdim sevilmekten daha fazla. Sevmenin gücüne sığındım hayatın yollarında. Kalbime inandım ve güvendim duygularıma. Aklım kızsa da zaman zaman bana kalbimin rotasından ayırmadım yolumu. Bazen çıkmaz sokağa soktum kendimi. Sonu olmayan sokaklara. Çaresiz hissettim bazen kendi sokaklarımda. 

Bazen beyhude yordum kendimi… bazen sevdiklerimi… içinden çıkamam sandığım yollardan çıktım, geçemem dediğim engeller aştım. Yusuf misali kuyuya düştüm, tuttum ellerimden çıkardım kendimi mahşer yerinden. 

Çok yordum kendimi. Hayatı anlamaya çalışırken yorgun düştü bedenim, yalnız hissettiği zaman kalbim. Ah kalbim! Nedir derdin? Çok zorladım aklımın sınırlarını. Bazı soruları cevaplayamadım, bazı cevaplara uygun soru bulamadım. Kanattım kendimi. 

Sonra durdum, dedim ki kendime, kalk hadi bir çay demle. Kalk hadi dolaş biraz sokaklarda. Göğü kokla, kuşları dinle, sevdiklerinin saçlarını okşa. Kalktım. Ben bu hayatın derdine, kederine, öfkesine, sevgisine, şefkatine, heyecanlarına taptım. 

Yandım ben…

Karın beyazına…

Dağın karına…

Ateşin narına yandım…

About The Author