Reading Time: 3 minutes

On altı ay süren bazen sıkı, bazen gevşek kapanmalar insanları beraberlikleri üzerine düşünmeye zorladı. Bu yazıda uzun süreli sağlıklı beraberlikler konusunda büyük ölçüde klinik gözlem ve yaşantılarımdan çıkan izlenimlerimi özet olarak paylaşmak istedim.

Aile sosyal, kültürel ve ekonomik bütünlüğü içeren bir sistemdir. Evlilik, geçmiş yaşantıları, kültürleri birbirlerinden farklı olan iki kişinin hayatlarının geri kalan bölümünü birlikte geçirmeye karar vermesidir. Böyle bir beraberlikte iki yetişkin insanın birbirlerinin ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaları ve ekonomik bir denge kurmaları beklenir. Bu kişiler aynı zamanda birbirlerinin aile çevrelerini paylaşacak, çocuk yetiştirecek, arkadaşlar edinecek, hayat yolculuklarında karşılarına çıkan sorun ve krizleri çözecek ve sınırları kesin olmayan bir durumla birlikte mücadele edeceklerdir.

Genç yaşta yapılan evlikler büyük çoğunlukla hormonların yarattığı heyecanla yapılır ve heyecan yatıştıktan sonra temelde yatan çelişkiler günlük hayata yansımaya başlar ve bir süre sonra beraberliği yaşanmaz duruma getirir. Mümkün olsa evlenmeden veya uzun süreli bir beraberliğe başlamadan önce çift deneyimli bir kişi önünde şu sorulara cevap vermek için en az üç saat sürecek bir görüşme yapsa.

  • Evlilikten (hayat arkadaşlığından) ne bekliyorsun?
  • Hayatı paylaşmak konusunda kadın erkek rollerinden beklentin ne?
  • Çocuk yetiştirmek konusunda anne ve baba rolünü nasıl tanımlıyorsun?
  • Sadakat kavramından ne anlıyorsun? Sınır nereden geçiyor?
  • Bende en çekici bulduğun yönüm ne? Benim en çok neyimi beğeniyorsun?
  • Elinde olsa hangi özelliğimi değiştirmek istersin?

Hiç şüphesiz böyle bir görüşmede dile getirilecek görüşler bir taahhüt niteliği taşımaz ancak taraflar kendi algıları ve önyargıları üzerinde düşünmek ve ilerde çıkacak anlaşmazlıklar konusunda fikir sahibi olmak imkanını bulurlar. Uzun süreli bir beraberliğe başlarken temel koşul “karşısındakini olduğu gibi görmek” ve en önemlisi “olduğu gibi kabul etmektir”. Karşısındakini değiştireceğini veya kendisinin değişeceğini düşünmek, başlangıçta zevkli ve heyecanlı ancak sonuçta hayal kırıklığı ve üzüntü doğurucudur.

Genç evliliklerinde yaşanan önemli sorunlardan biri, “birey” olmadan, kendini bağımsız bir kimlikle tanımlamadan yapılan kurulan beraberliklerdir. Gençlerden biri veya ikisi “Beni ailem” dediği zaman, kendi anne ve babasını kastederse, o beraberliğin ailelerden gelecek dış müdahalelere açık olması kaçınılmazdır. Türk toplumunda özellikle annelerin çocuklarını kendilerine yapıştırmaları bu sorunu doğurur.

En büyük yanılgılardan biri yolunda gitmeyen bir evliliği doğacak bir çocuğun kurtaracağına inanmaktır. Çünkü çocuk eğlencesiz mutluluktur ve aile dinamiğini değiştireceği için stres kaynağıdır. Böyle bir baskı zorlanan ailenin dağılmasını hızlandırır. Benzer şekilde bir eksiğini eşi veya partneriyle kapatacağını düşünmek mutlak olarak hayal kırıklığı ile sonuçlanacak bir girişimdir. Kendi yalnızlığına katlanamayan başkasıyla şifa bulamaz ve kısacası evlilik kimsenin yarasını tedavi etmez.

Bir beraberliğin uyumu konusunda iki özelliğin önemi büyüktür. Bunlardan daha az önemli olanı kişiliktir. Tedbirlilik, uzlaşma ve iç uyum düzeyleri temel kişilik bilimi açısından bir beraberliğin uyumunu etkiler. Ancak çok uçlarda olmamak kaydıyla bu özelliklerin uzun süreli bir ilişkiye etkisi sınırlıdır. Çünkü zaman içinde taraflar partnerlerinin sınırlarının nereden geçtiğini anlar ve uyum sağlar. Bir beraberliği uyumlu kılan veya çekilmez kılan, daha açık bir ifadeyle kaderini belirleyen değerlerin uyumudur. İnsanlar değerlerinin uyduğu insanlarla huzurlu ve mutlu yaşarlar. Çünkü değerler öngörülebilirlik ve güven sağlar, sürpriz ihtimalini ortadan kaldırır.

Bazı aileler hiçbir maddi yük altında olmamasına hatta refah içinde yaşamalarına rağmen kendi yarattıkları sorunlarla boğuşup mutsuz bir hayat yaşarlar. Buna karşılık son derece mütevazı geliri olan birçok aile birbirine bağlı, aile değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarıldığı sıcak bir yuva ortamı oluşturur. Hayatın streslerine dirençli ailelerin özellikleri olarak şunları sıralayabilirim.

  • Aile üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları inanç ve değer sisteminin varlığı
  • Eşlerin paylaştıkları heyecan veren ortak konuların olması (cinsellik dışında)
  • Çocukların ailenin refahına değil hayatına aktif olarak katılması
  • Aile hayatının değişmeyen günlük ve dönemsel rutinlerinin olması
  • Aile üyelerinin yaşlarına göre anlamlı bir üretim içinde olmaları
  • Eşlerin gelişim yolculuklarının birlikte sürdürmesi
  • Ailenin kuşakları belirleyen rol ve sorumluluklara sahip olması
  • Problemlerin inkâr edilmeyip, kabul edilmesi ve birlikte mücadele edilmesi
  • Arkadaşlar, toplum ve farklı guruplarla ilişki içinde olmak.

Sonuç:

Bu özellikler hormonların yarattığı heyecan geçtikten sonra aşkın, olgun sevgiye dönmesini sağlar ve birbirinin varlığından zevk alan iki yetişkinin sürdürdüğü beraberliğin temeli olur. Uzun süreli bir beraberlik emek ve özen gerektirir, birlikte olgunlaşan insanların yapacağı sıkıcı olmayan ve yeni keşifler içeren bir yolculuğa dönüşür.

Not 1) Bu yazıda geçen beraberlik, yasal evliliği kapsadığı gibi, cinsiyete bağlı veya bağımsız uzun süreli beraberlikleri de içine almaktadır.

Not 2) Bu konunun insanın mutluluğunu, iyilik halini, sağlığını ve yaşam süresine etkisini merak edenler, “Hayatın Hakkını Vermek” kitabında bilimsel araştırmalara dayalı çok sayıda veri bulabilirler.

*bu yazı Sayın acar baltas tarafından yazilarak kendi adını taşıyan Blogger sitesinde yayınlanmıştır.

About The Author

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.