Metaverse’ün Hayatımıza Getirdikleri 2

0
Reading Time: 3 minutes

Dünyada önde gelen bir gündem maddesi olan metaverse konusundaki gelişmeler bizi ne kadar ilgilendirmeli? Türkiye bu teknolojiyi kullanmak için gerekli altyapıya ne ölçüde sahip? Bunun için Türkiye’nin, Dünya ölçülerine göre internet ve sosyal medya kullanımı açısından durumuna bir göz atmakta yarar var.

Türkiye’de ve Dünya’da internet ve sosyal medya kullanımı

TÜİK verilerine göre Türkiye’de internete erişim imkânı olan hane oranı yüzde 92’ye ulaştı. Datareport’un 2021 yılı verilerine göre Türkiye’de 66 milyon kişi internet, 60 milyon kişi de sosyal medyayı kullanıyor. 14-64 yaşa arasındaki nüfus günde sekiz saatini internette geçiriyor. Dünya ortalaması 6.54 saat ve bu kullanım süresi ile Türkiye Dünya’da sekizinci sırada. Herhangi bir cihaz üzerinden video oyunu oynayanların oranı yüzde 92.5 ve bu Türkiye’yi, bu tür oyunları pazarlayanlar için Dünya’nın en önemli altıncı ülkesi yapıyor.

Öztürk ve Alkaya yaptıkları araştırma Covid döneminde 13-16 yaş arasındaki ergenlerde günde üç saat ve üstünde internetin eğlence amaçlı kullanımının, her beş gençten birinde risk oluşturduğunu ve günlük internet kullanımının psiko-sosyal problem doğurma riskini artırdığını göstermiş. Aynı araştırmaya göre, kullanım süresi arttıkça risk yükseliyor ve sosyo-ekonomik statü düştükçe problemli internet kullanımı da artıyor.

İnsan psikolojisi nasıl etkilenecek?

Aşırı teknoloji kullanımının akıl ve ruh sağlığını nasıl etkileyeceği konusunda ip uçları veren çok sayıda araştırma var. Phil Reed’in Psychology Today’deki derlemesi bu konuda yaşanacaklar konusunda fikir veriyor. Sanal etkileşim içine girmenin en çarpıcı sonucu, Şizoid eğilimli insanların yaşadığı algısal bir bozukluk olan halüsinasyon (olmayanı görme/varsanı) ve bilişsel bir bozukluk olan hezeyanları (akıl dışı olana inanma) kışkırtması ve patolojilerini büyütmesi kaçınılmaz. Klinik bir sınırda olmayan “kafaya takma” (overvalued ideation) sorunları olan kişileri kolayca hezeyana yöneltmesi çok muhtemeldir. Bu açıdan öte evren psikotikler ve psikotik sorun potansiyeli olan kişiler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Şizoid eğilimi olan kişiler çabuk öfkelenir, otoriteyle çatışır, otoritenin koyduğu kurallardan şikâyet eder, bilerek insanları sinirlendirir, kin tutar ve kendi davranışının yol açtığı sonuçlardan başkalarını suçlar.

Doğacak olumsuz sonuçlar bunlardan ibaret değil. Yoo ve arkadaşlarının Kore’li çocuklar ile ilgili araştırması, dijital teknolojinin aşırı kullanımının somatik semptomlarda yüzde 6, depresyon semptomlarında yüzde 4, paranoid fikirlerde ve ciddi akıl sağlığı sorunlarında binde beş artış olduğunu ortaya koymuş. Facebook’un sanal gerçeklik evrenini günlük yaklaşık 1.9 milyar kişi tarafından kullanılacağı öngörüsü, metaverse’ün toplumdaki psikotik nüfus üzerindeki yıkıcı etki yapacağını düşünmek abartı olmaz. Facebook’un Reality Labs Bölümü, başkalarıyla oyun gibi etkileşim içinde olmanın yaratacağı duyguları yakından araştırıyor. Facebook bu laboratuvarın ortaya koyduğu sonuçların, dijital karşıtı propagandaya dönüşmemesi ve insanların seçim özgürlüğünün ellerinden alınmaması için büyük çaba harcıyor ve muhtemelen de olumsuz sonuçları gizliyor.

Freeman ve ark., bu tür sanal etkileşimlerin kontrollü klinik ortamlarda hezeyan ve halüsinasyonların tedavisinde olumlu sonuçlar verdiğini bildirmiş. Ancak ticari öte evren denetimli bir klinik çerçeve olmadığı için, yaratılan sanal ortam, gündelik hayata uyum sağlamakta zorlanan insanların sorumluluklarından kaçmaları için bir fırsat olacak.

Alışılmamış (garip) deneyimler, dürtüsel itaatsizlik ve zihinsel organizasyon bozukluğu (mantıklı düşünememe) ile dijital teknolojilerin aşırı kullanımı arasında sıkı bir bağ vardır.  Truzoli ve ark., şizofrenik kişileri araştırma zorluğundan ötürü sub klinik (klinik öncesi / henüz uyumu tamamen bozulmamış) şizoit eğilimleri olan kişilerle yaptığı araştırma, gelecekte yaşanacak tehlikenin potansiyel boyutu konusunda fikir veriyor. Problemli internet kullanımı (PİK) olan 20-30 yaşlarındaki 100 kişi incelendiğinde bu kişilerde depresyon, kaygı ve güçlü şizoit eğilimler saptanmış. Ayrıca PİK ile depresyon ve kaygı arasında sıkı bir ilişki olduğu öteden beri biliniyor. Mittal ve ark. da ergenlik dönemindeki şizoit kişilerin, aşırı Facebook kullanmalarıyla PİK arasındaki ilişkiyi göstermiş. Kısacası aşırı dijital kullanım ile şizoit semptomlar ve şizofreniye paralel diğer psikozlar arasında güçlü bir ilişki olduğu tartışma götürmeyecek kadar açık.

Hou ve ark., Facebook gibi sosyal medyayı uzun süre kullananlarda stres, kaygı ve depresyon görüldüğünü ve bunun uzun dönemli iyilik halini olumsuz etkilediğini bildirmiş. Pantic ve ark. Sırbistan’da, Lin ve ark. da ABD’de lise öğrencilerinin sosyal medyada uzun süre vakit geçirmenin depresyona neden olduğunu ortaya koymuş. Ayrıca sosyal medya kullanımı ile düşük akademik performans arasındaki ilişki çok sayıda araştırma ile doğrulanmış. Junko’nun ABD’de 1893 kişiyi içine alan çalışması, Facebook’ta geçirilen zaman ile GPA notları arasında negatif ilişki bulmuş. Wood ve ark., mesajlaşma, e posta trafiği ve Facebook kullanımını çoklu odaklanma (multitasking) ile gerçek zamanlı öğrenme arasında olumsuz ilişki olduğunu göstermiş. Hou da benzer şekilde Çin’li öğrencilerde, tweetleşme ile bilgi özümseme arasında olumsuz ilişkiyi bulmuş.

Blachino ve ark, Satıcı ve Akın’ın araştırmaları sosyal medya kullanımının ağırlıklı olarak Facebook’a yönelik olduğunu ve artan kullanım süresinin; depresyon, kaygı ve yetersiz uykuya neden olduğunu gösteriyor. Bu kişilerde aynı zamanda iyilik hali, hayat enerjisi (vigor) ve yaşam doyumunda da düşüş görülmüş.

Rosenberg ve Egbert sosyal medya kullanımının olumsuz sonuçlarından birinin özsaygıda azalmaya neden olduğunu söylemişler. Her ne kadar kişinin kendi profilini gözden geçirmesi ve güncellemesi özsaygısını artırıyor gibi gözükse de kişinin çevrim içi temsilinin gerçekle uyuşmaması, kişinin kendi gözündeki değerini düşürüyor. Facebook’un yaygın kullanılmaya başlandığından bu yana bilinen gerçek, insanların buraya koydukları mutlu anlarının bir taraftan gerçeği temsil etmemesi, diğer taraftan da başkalarının yaşadığı mutlu anlarla ilgili kıskançlığa ve mutsuzluğa neden olması. Sosyal medya kullanımı özsaygıyı düşürüyor ve bu da akademik performansı ve ruh sağlığını olumsuz etkiliyor.

*Bu makale Sayın Acar BALTAŞ tarafından yazılarak kendi ismini taşıyan blog sitesinde 19.01.2022 tarihinde yayınlanmıştır.

About The Author

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.