Site icon Major Scope

Uyumadan Önce Neden Ekranlara Bakmamalıyız?

Reading Time: 4 minutes

Gelişen teknolojinin de etkisiyle artık akıllı cihazlar hayatımızın büyük bir bölümünü oluşturuyor. Özellikle ülke olarak bu konuda malesef birinciliklerimiz mevcut. Geçtiğimiz günlerde yapılan Global Mobil Kullanıcı Araştırması‘na göre, Avrupa’daki insanlar telefonlarını günde ortalama 48 kez kontrol ederken, Türkiye’de bu sayı 78’lere ulaşmış durumda.

Biz bu kadar teknoloji bağımlısı olmuşken, bu aletlerin vücudumuza verdiği zararlardan da bahsetmemek olmaz. Duruş bozukluklarından kaynaklanan omurga ve eklem rahatsızlıklarının yanı sıra en çok etkilenen organımız gözlerimiz. Gözlerimizdeki retinanın (ağtabakası) arkasında bulunan (her bir gözde 107 milyon adet) konik ve çubuk  hücreler sayesinde çevremizdeki renk ve detayları algılarız.

Çubuk fotoreseptörler şekilleri algılarken, konik fotoreseptörler renkleri algılar.

Gördüğümüz-göremediğimiz her ışık dalgasının, dalgaboyu cinsinden bir karşılığı vardır. Gözlerimizin algılayabildiği ışığın dalgaboyu aralığı ise 400-700 nm‘dir. (Nanometre: Metrenin milyarda biridir.) Elektromanyetik spektrumda belirtilen dalgaboyunun azı ya da fazlası olduğunda; frekansı düşük-dalgaboyu uzun olan radyo dalgaları veya frekansı yüksek-dalgaboyu kısa olan gama ışınlarını göremememiz örneğinde olduğu gibi, gözlerimizin bu ışınları görebilmesi mümkün değildir.  Ultraviyole olarak bilinen morötesi ışınlar gözümüzün algılayamadığı 100-400 nm aralığında olsa da, maruz kaldığımızda vücudumuzda etkisi büyüktür. Güneşten gelen bu ışınlar ozon tabakasını da geçerek dünyaya ulaşabilir. Hatta cildimize ulaştığında melanin adını verdiğimiz cildimizin pigment hücrelerinin yapısını bozarak primer pigmentasyon olayı yaratır ve bronzlaşmış oluruz. Bu durumun sürekli gerçekleşmesi durumunda, özellikle uzun vadede cilt kanserine yol açabileceği bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Cildimizin sağlığını korumak için yüksek koruma faktörlü güneş kremlerinden yararlanabileceğimiz gibi, gözlerimizi korumak için de %100 UV korumalı güneş gözlüklerini tercih etmeliyiz.

Potentilla anserina isimli bu sık gördüğümüz çiçeğin görünür ışık (solda) ve UV ışık (sağda) fotoğrafları. Biz bu bitkiyi soldaki gibi görürken, UV ışınlarını algılayabilen arılar sağdaki gibi görüyor.

Korneanın (saydam tabaka) görevlerinden biri, göze ulaşan ışınları kırmaktır. Güneşten gelen ultraviyole ışınları ve dijital cihazlardan yayılan mavi ışık zamanla korneayı zedeler ve retinanın zarar görmesine sebebiyet verir. İleri zamanlarda renkleri ayırt etmekte yaşanabilecek görme bozuklukları olabileceği gibi, katarakt rahatsızlığı kaçınılmazdır. (Çok ilerleyen vakalarda kalıcı görme bozuklukları da görülme riski vardır.)  En çok maruz kaldığımız mavi ışığın 2 çeşidi vardır:

Mavi-Turkuaz ışık vücudumuzun sağlığı için son derece gereklidir. Renkleri doğru algılamamızı, beynimizin bilişsel işlevlerini arttırması, vücudumuzun biyolojik saatini (sirkadiyen ritmi) düzenlemesi, gün boyu uyanık ve zinde kalmamızı sağlayan önemli özellikleri vardır. Gündüz saatlerinde gün ışığından bunu yeterince alabiliyoruz.

Işık yayan diyot olarak bildiğimiz LED’ler, elektronik cihazlar (TV, bilgisayar, akıllı telefon, tablet vb.), enerji tasarruflu ampuller gibi tüm yapay ışık kaynakları ve dijital ekranlar sağlığımız için zararlı olan Mavi-Mor Işık yayarlar. “Uyumadan önce neden ekranlara bakmamalıyız?” sorusunun cevabını da tam burada vermiş oluyorum. Dalgaboyları kısa olan bu dijital ışıklar gün ışığından çok daha parlak ve yüksek enerjili bir ışık yayarak, özellikle akşam 19:00’dan sonra maruz kaldığımızda melatonin (uyku hormonu) düzeyini azaltarak vücudumuzun biyoritminin bozulmasına sebep oluyor.   

Melatonin nedir? 

Melatonin, pineal (epifiz) bezden salgılanan bir hormon olup, uyku-uyanıklık durumunu vücudun biyolojik saatine göre ayarlama gibi önemli bir işleve sahiptir. Epifiz bezindeki Suprchiasmaticnucleus (SCN) isimli merkez, yazının başlarında bahsettiğim gözdeki fotoreseptörlerle doğrudan iletişim kurarak sirkadiyen ritmin düzenlenmesini sağlıyor. Akşam saatlerinde salgılanması artan; dolayısıyla bizi uykuya hazırlayan bu hormon, çevresel faktörlerle aldığımız yapay (mavi) ışıkların etkisiyle azalarak görevini yerine getiremiyor ve saati gündüz gibi algılayıp uykuya geçemiyor.   

Mavi ışığa uzun süre maruz kaldığımızda neler olur?

Ne gibi önlemler alabiliriz?

Lütfen sağlığımıza dikkat edelim ve kendimize daha çok önem verelim. Dijital dünyanın faydalarından yararlanalım ama bize zarar vermesine müsaade etmeyelim. Sonuçta size sizden daha iyi kimse bakamaz. Bunun bilincinde olduğunuz bir yaşam dileğiyle, sağlıkla kalın

Exit mobile version