Farklı Bir Cumhuriyet Kutlaması

0
Reading Time: 2 minutes

Sizi farklı bir Cumhuriyet Bayramı yazısı okumaya davet ediyorum. Bu nedenle iki haftada bir çarşamba günleri yaptığımız gönderileri bu defa perşembe gününe aldık… Lütfen arkanıza yaslanın ve her satırı gözünüzde canlandırarak ve duygusunu da hissederek okumaya gayret edin.

Kendinizi 1880-90-1900 yıllarında Osmanlı toprağında doğmuş bir erkek veya kadın olarak düşünün… Dönemin coğrafyasında yaşanmakta olan, tam olarak anlam veremediğiniz, neden başladığı ve ne zaman biteceği belli olmayan, karmaşayı ve kargaşayı hatırlayın… Bu kaostan kurtulmak için evinizi ve sahip olduğunuz her şeyi geride bırakarak Anadolu toprağına ulaşmak için vereceğiniz mücadeleyi hayal edin… Bu yolculuğu yapanların başlarına gelmesi muhtemel olayları zihninizde canlandırın. Hastalıklar, soygunlar, tecavüzler, cinayetler, ölüm ve kayıplar… Sonra bitkin ve tükenmiş olarak güvende olacağınızı varsayarak vardığınız Anadolu toprağında sizi bekleyenlerin neler olabileceği konusunda hayal gücünüzü çalıştırın… Kuzey Afrika’da savaşmak ve müttefik saydığımız Almanya’nın ihanetine uğrayıp çöllerde terkedilmek, Arabistan çöllerinde Müslüman din kardeşlerimiz tarafından sırtından hançerlenmek, Sarıkamış’ta kaybedilen 100 bin, Çanakkale’de 250 bin kişi arasında olmak veya olmamak…

Daha sonra bütün kaynaklarını tüketmiş yenik İmparatorluk topraklarında imkansızı başarıp, dönemin galip ve güçlü devletlerine karşı çıkma cüretini göstererek varoluş mücadelesi vermek… Bundan sonra fakir, eğitimsiz ama gururlu bir halkla yeni bir devlet inşa etmek… Ekonomist Mahfi Eğilmez’in hesaplamasına göre bugünün ölçüsüyle 600 milyar dolar tutarında Osmanlı borçlarını ödemek… Askerliği vatan borcu saymak, memur olarak Anadolu’nun en kuytu yerlerine gitmeyi “karanlığa ışık götürmek” kabul etmek ve kendini çevreyi aydınlatan “meşale” sayarak anılarını gururla çocuk ve torunlarına anlatmak…

İstanbul sahnesi

Bazı filmlerdeki gibi bir sıçrama yaparak objektifi İstanbul’a çevirelim ve orada yaşananlara bakalım… İstanbul 13 Kasım 1918 de fiilen, 16 Mart 1919 da resmen İtilaf devletleri tarafından işgal edildi. Bu işgal 6 Ekim 1923’e kadar 4 yıl 11 ay sürdü. Bu süre içinde İstanbul ve çevresinde Yunanistan, İngiltere ve Fransa bayrakları dalgalandı. Osmanlı subayları yabancı erlere selam vermek zorunda bırakıldı direnenler sorguya çekildi ve aşağılandı. Anadolu’daki direnişçilerle iş birliği yaptıklarından şüphe duyulanlar “Kemalist terörist” diye adlandırılarak kurşuna dizildi…  Kadınlar yabancı askerlerin sarkıntılık ve tacizleri olağan olduğu için dışarı çıkmaya korktu…O dönemde utanç, aşağılanma, öfke ve çaresizlik içinde yaşayanları hayata bağlayan tek bir umut ışığı vardı… 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılmış ve ulus olarak kendilerine biçilen kadere isyanı simgeleyen Büyük Millet Meclisi.

Kadere inanmadıklarını söyleyenlerin bile kabul ettikleri bir gerçek vardır. İçinde yaşadığı coğrafya ve tarih dönemi insanın kaderidir. Bugün bütün Dünya ile birlikte insanlık tarihinin çok özel bir döneminden geçiyoruz. Bu günler hepimizin hayatında kitap ayracı gibi çok özel ve benzersiz bir dönem olarak yer edecek. Bizlerden beklenen dinlemekten yorulduğumuz standart önlemlere uymak, mümkün olduğu kadar evde kalmak ve tatillerimiz dahil sosyal ilişkileri sınırlandırmak… Üç kuşak önceki büyüklerimizin yaşadığı zorlukları düşününce bugünkü kuşaklardan beklenenlerin ne kadar naif olduğu kendiliğinden anlaşılır. Onlar şikâyet etmeden aldıkları bir celp kâğıdı ile cepheden cepheye koşup savaştılar, bizden beklenen ise hayatlarımızla ilgili bazı sınırlamalara katlanmak…

Sonuç

Hayatımızı sınırladığımız ve uyarılara uyarak evde kaldığımız bugünler belki bize kendi içimize dönüp bazı konular üzerinde daha geniş ve derin düşünme fırsatı verebilir… Bu yolculuk bizi, bu topraklar üzerinde dalgalanan bayrağımızın altında özgürce ve gururla nefes almamızı sağlayanlara olan borcumuzu düşünmek, onlara olan şükran duygularımızı hatırlamaya götürebilir… Böylece bunları ailemiz, çocuklarımız ve yakın çevremizle paylaşarak Cumhuriyet Bayramının hakkını vermemiz mümkün olabilir. Bize bu topraklar üzerinde yaşama şansı veren bunun için cesaret, fedakarlık ve kahramanca savaşan ve yaşayan atalarımıza en derin şükran ve minnet duygularımızla…

Bu yazı Sayın Acar BALTAŞ tarafından 29 Ekim 2020 tarihinde kendi ismini taşıyan blog sitesinde yayınlanmıştır.

Kaynak: www.acarbaltas.com/farkli-bir-cumhuriyet-kutlamasi

About The Author

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.