Reading Time: 3 minutes

İnsanların büyük çoğunlukla dar bir çevrede ve yalnızlık içinde yaşadığı Anglo-sakson kültürünü esas alan batı kaynaklı araştırmalar, aile dışındaki kişilerle sosyalleşmeye büyük önem verir. Örneğin Gallup Sağlık Anketi, mutluluk sıralamasında ilk on içerisinde yer alan Amerikalıların aile ve arkadaşlarıyla günde 6-7 saat sosyalleşmesinin gereğini ortaya koymuş ve bu sürenin insan mutluluğu açısından önemli olduğu bildirilmiştir. Oysa Türkiye’de yaşayanların büyük çoğunluğu, kendi hayatlarının doğal akışında bu süreyi aşan bir sosyalleşme imkânına sahiptir. Kişiyi zihinsel ve duygusal açıdan tatmin edecek sohbetlere gireceği yakın arkadaşlara sahip olmak, iyilik haline ve mutluluğa katkı yapar. Benzer şekilde hayatından memnun ve mutlu insanlarla dolu bir çevrede bulunmak da mutluluğu olumlu yönde etkiler.

Aşağıda sıralanan adımlar böyle bir çevrenin oluşturulmasına katkı sağlar:

Sosyal çevreyi gözden geçirmek ve genişletmek: En çok vakit geçirdiğiniz on arkadaşınızın listesini çıkartın. Bu arkadaşlarınızı size yaşattıkları duygu durumları açısından değerlendirin.

  • Hayata bakışları ne kadar yapıcı?
  • Daha çok şikâyet mi ediyorlar, yoksa çevrelerindeki güzelliklerin ve sahip oldukları özelliklerin farkında olup, bunları dile getiriyorlar mı?
  • Sohbet konunuz ülke sorunları veya futbol konusuna sıkışıp, etki alanınızın dışındaki alanlara mı odaklanıyor?
  • Başınız sıkıştığınızda bu arkadaşlarınıza ne kadar güvenebilirsiniz?
  • Onlarla yaptığınız sohbet size bir şey katıyor ve geliştiriyor mu?
  • Yoksa sadece dedikodu yapıp, havadan sudan konuşup vakit mi öldürüyorsunuz?

Sonuç olarak insanın zekâ ve entelektüel seviyesinin belirlenmesinde, en çok görüştüğü beş arkadaşınızın ortalamasının etkili olduğunu aklınızdan çıkartmadan seçimlerinizi bir kere daha gözden geçirin.

Ortak değer ve heyecanları paylaşacak bir gruba katılmak: Bu grup bir sivil toplum kuruluşu olabileceği gibi, birlikte seyahat edebileceğiniz doğa yürüyüşü yapacağınız veya kitap okuyabileceğiniz bir grup olabilir. Belirli bir amaçla içine girilebilecek gruplarda kişiler zaman içinde paylaştıkları ortak heyecan nedeniyle birbirlerine destek olur, birbirlerini daha iyi anlar ve bir güven çemberi oluştururlar. Yeni annelerin oluşturdukları gruplar, dini sohbet gurupları, bisiklete binmek amacıyla bir araya gelen topluluklar, tango vb gibi belirli bir anlayışla dans figürleri geliştirilen gruplar bu konuda verilebilecek farklı örneklerdir.

Duygu dünyasına manevi boyut katmak: İnsanların hissettiği iyilik hali ile, manevi boyutun varlığı arasındaki ilişki, kitabın birinci bölümünde yer verildiği gibi, birçok araştırmayla ortaya konmuştur. Dini inanış insanlarda maneviyatı geliştirmek açısından çok açık yol ve yöntemler verir. Ancak bu konuda dini inanışın ne olduğunun önemi yoktur. Örneğin sadece kitaplı dinler değil, Budizm veya Japonların atalara inanç gibi, tanrısı olmayan inanç sistemleri de maneviyatı teşvik eder ve insanlarda anlam duygusu oluşturur. Kişinin kendini adadığı bir sivil toplum örgütü de aynı işlevi görebilir. Önemli olan kişinin kendini aşan bir amaca hizmet ettiği duygusunu yaşamasıdır. Kendinden daha az şanslı insanlara yardım etmeyi kendisine görev sayan bir insan, iyilik yapmanın verdiği hazzı yaşar. Hayatlarında maneviyat boyutu olan insanların, paranın sağladığı imkânlara ve sağlayacağı konfora ulaşmak için büyük bir açlık duymadıkları bilinir. İyilik yapmak, iyilik görenden çok iyilik yapana doyum sağlar ve iyi hissetmesine neden olur.

  • Manevi bir değer etrafında toplanan ve düzenli bir araya gelen toplulukların üyelerinin stres düzeylerinin daha düşük olduğu, sosyal ilişki ağlarının daha geniş olduğu, daha az riskli davranışlar sergiledikleri, herhangi bir konuda aşırıya kaçmadıkları görülmüştür. Bu nedenle değerlerinizi ve dünya görüşünüzü gözden geçirerek bulunduğunuz duruma uyan bir topluluğa katılmayı deneyebilirsiniz (Bu konuda kitabın ilk bölümünde yer alan ilgili bölüm daha ayrıntılı bilgi içermektedir).

Hayatı geçirmek için doğru insanı bulmak: Evlilik veya beraberlik olmadan da insanların kendilerine yetmesi ve mutlu olması mümkündür. Okuyacağınız öneri ve değerlendirmeler bu yönde arayış içinde olanlar için geçerlidir (Kitabın birinci bölümünde aşk ve evlilik başlığı altında bu konu araştırmalardan yola çıkarak anlatılmıştır).

Yapılan birçok araştırmanın ortak sonucu, uzun süreli dengeli bir ilişkiye sahip olanların stres düzeylerinin daha düşük olduğudur. Kötü evliliklerin ve kısa süreli beraberliklerin kronik strese neden olarak birçok hastalığın hazırlayıcısı olduğu bilinir. Hayatlarında böyle bir beraberlik olmayanlar için, doğru beraberlikler adına atılacak adımları basitleştirerek şöyle sıralayabiliriz:

  • Dış güzellik ve çekiciliğin ardına bakmak yararlıdır. Cinsel ve duygusal çekim geride kaldıktan sonra bu insanla paylaşacağınız ortaklıklar size heyecan verecek mi? İnsan bir süre sonra başlangıçta hayran olduğu güçlü kasların veya estetik vücut çizgilerinin cazibesine alışır. İnsanları bir arada tutan “değerleri”dir. Ancak günümüzde birçok kişi değerlerin ne anlama geldiğini bilmeden, kendi değerlerini tanımadan, karşısındakinin değerleriyle ipuçlarını algılamadan evlenmektedir.
  • Kendinize benzerlikler gösteren kişiyi seçmek önemlidir. Benzer sosyo-kültürel yapıda olmak, aile açısından birbirine yakın eğitim ve gelir düzeyinde olmak, ortak zevk ve ilgi alanları bulunmak sağlıklı bir beraberlik sürdürmeyi kolaylaştırır. Bu açıdan bakınca Doğu kültürlerinde aileler arasında kararlaştırılan evliliklerin önemli ölçüde bu sıralanan özellikleri taşıdığı görülür. Burada anlatılmak istenen, görücü usulü evlilikleri teşvik etmek değil, ancak bu uygulamadaki doğrulardan ders alarak yararlanmaktır. Çünkü gece kulübü veya barlardaki tanışıklıklardan mutlu beraberlik çıkması kolay değildir.

Sonuç

İş hayatını ve içinde yaşanılan toplumu dışında tutarsak insanın mutluluğunu etkileyen faktörlerin yakın arkadaşları, bunun dışındaki sosyal çevresi, hayatına anlam verecek manevi derinliğe sahip bir grubun parçası olmak gibi çok karmaşık olmayan nitelikler taşıyor. Evli olmak veya bir hayat arkadaşının varlığı bir tercih sorunudur. Birçok kişi iyi bir evlilik için “doğru insanı bulmanın” önemli olduğuna inanır. Ancak bu arayış içinde olanların çok azı “doğru insan olmanın” önemi üzerinde düşünmektedir. “Doğru insan” olmak, her şeyden önce güçlü bir vicdan geliştirerek değerlerinin ne olduğunun farkında olmak ve onlara uygun yaşamaktır.

*Bu makale Sayın Acar BALTAŞ tarafından yazılarak 10 Kasım 2021 tarihinde kendi ismini taşıyan blog sitesinde yayınlanmıştır.

About The Author

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.