Reading Time: 2 minutes

 

Olmak istediğimiz insan olabilir miyiz? İstediğimiz duygulara sahip olabilir miyiz? ve her zaman istediğimiz şekilde davranabilir miyiz? Bu büyük bir sorudur! Bu soruyu cevaplamak için ilk olarak beynin nasıl çalıştığını bir örnek ile ele alalım. Zira beynimizin verdiğimiz tepkilerde nasıl rol oynadığını görmemizde bu son derece önemlidir.

Cenk’e biraz önce tanıdığı birinin onun hakkında hoş olmayan bir yorum yaptığı söylenmiş olsun. Cenk’in beyninde mesaj öncelikle talamus adındaki röle istasyonuna ulaşır. Bu yapı bilgiyi aynı anda altı alana birden gönderir.

1. Amigdala hemen tepki verir ve onu sinirlendirir. Beynin diğer kısımlarını etkisiz hale geirmek için birtakım kimyasallar salgılar.

2. Orbitofrontal korteksi Cenk’i sosyal açıdan kabul edilen davranışların dışına çıkmaması için çaresizce uyarmaya çalışır.

3. Unsinat fasikülü vicdan olarak hareket eder. “eğer vereceğin tepkini makul olacağına beni ikna edersen vicdanını bastırabilir ve ve buna razı olabilirim” der.

4. Dorsolateral prefrontal korteks gerçekleri tespit etmeyi ve onlarla çalışmayı dener fakat amigdala onu etkisiz kılar, hatta ona yanlış bilgiler gönderir.

5. ventromedial prefrontal korteks kendisiyle ilgilenmez fakat diğer kişinin ne hissettiğini sorar. Nahoş yorumu yapan kişiye karşı empati ve şefkat duyar ve bunun sebebini anlamaya çalışarak işleri yoluna koymak ister.

6. Singulat korteks diğer yapılardan yararlanır ve yalnızca Cenk’e geçmiş tecrübelerini hatırlatmak ister. Şöyle diyebilir:” Eğer bağırırsan, muhtemelen başın sonunda belaya girer” yada “ Eğer yeterince yüksek sesle bağırırsan istediğini elde edersin”. Tabiki bu Cenk’in yaşam tecrübelerine göre farklılık gösterir.

Bunların hepsi bir saniyeden kısa sürede gerçekleşir! Bu anlatılan süreçte kişinin beynindeki fonksiyonları oluşturan bu bölümlerin yaşantılar ve eğitimler sonucu ne seviyede çalıştığı onu diğer insanlardan ayıran bir faktördür.

Beynin nasıl işlediğine yakından baktığımızda çalışan iki düşünce takımının ve onları etkileyen bir hafıza bankasının olduğunu görürüz. Bir takım çok güçlü ve hemen harekete geçebiliyor. Ki bu takım duygusal bazlı ve rasyonel düşünmüyor. Diğer takım o kadar güçlü değil, harekete geçme konusunda yavaş, mantığa dayalı ve şefkat ve suçluluk duygusu ile harekete geçiyor. Hafıza bankasının duygusal ve olgusal olmak üzere iki çeşit hafızası var ve iki düşünce takımını da etkiliyor. Sıkıntı, bu iki ‘beynin’ aynı şekilde düşünmemesi ve olaylara karşı aynı yorumda bulunmamalarıdır. Kafamızın içinde sürekli bir savaş vardır!

Bunu anlamlandırmanın ve durumu lehimize çevirmenin bir yolu var. Yani eğer zihinlerimizi yönetmeye çalışırsak, birlikte çalışacağımız, hemen ulaşabileceğimiz fakat bilime dayalı basit bir modele ihtiyacımız var. işte bu modelleme konusunda Prof. Steve Peters’in Zihin Yönetimi Programı (Şempanze Paradoksu) gerçek bir övgüyü hak ediyor. İlginizi çektiyse modelin detayları için kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Kısaca, Prof.Peters’ın modelinde (Şempanze Paradoksu), iç şempanze bizim iznimiz olmadan bizim için düşünen ve hareket eden beynin içindeki duygusal takımdır. Bu herkeste vardır, bunu yok saymanız kendinizi inkar etmenizdir. Onu kabullenmeli ve onunla yaşamayı öğrenmelisiniz. Mantıklı takım insanı temsil eden sizsiniz, rasyonel, şefkatli ve insanidir. Bilgisayar ise referans için bakılan hafıza bankalarıdır. Şempanze ile yaşamak, onu kontrol edebilmek için ödül sistemleri, duygusal hafıza, yürütme işlevini geliştirme gibi teknikler kullanılabilir.

Önemli olan kendinizi keşfetmek ve kendinizi içinizde otomatik düşünen ve harekete geçen duygusal makineden (Şempanzeden) kendinizi ayırt etmektir. Zaman ve çaba harcayarak iç şempanzemiz tarafından ele geçirilmeden olmak istediğimiz kişiye dönüşmekle sonuçlanacak duygusal yeteneklerimizi geliştirebiliriz. Hayatımızın kalitesini artırmak için zihnimizi yönetmemiz gerekir ki bu ancak beynimizin nasıl çalıştığını bilmek (Kendinizi tanımak) ve ona hakim olmak için teknikler geliştirmekle mümkündür. Bunu yapmak için Amerika’yı yeniden keşfetmeye veya nörolog gerek yok, mevcut model ve teknikleri kullanarak biraz yoğunlaşıp zaman ayırmak yeterli.

Sonuç olarak; beyin sizsiniz. Kendinizi tanımak için beyninizin nasıl çalıştığını bilmeli, onu keşfetmeli ve onu tanıyarak hakim olmayı öğrenmelisiniz. Mutluluğu bulmanın yolu da buradan geçer. Kısaca, Beynine hakim olan dünyaya hakim olur.

About The Author

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.